Çürüyen hukuk sistemimiz mi, yoksa hukukçularımız mı?

23 Şubat 2017 tarihinde Antalya Barosu Alanya Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu ve Alanya Kent Konseyi tarafından düzenlenen 'Toplumda Gittikçe Artan Çocuk İstismarı' konulu konferans gerçekleştirildi. Bu ve benzer konulardaki hassasiyetim nedeniyle ben de oradaydım. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ve Antalya Barosu Çocuk Hakları Merkez Başkanı Avukat Serap Ertuğrul'un konuşmacı oldukları konferansta öyle şeyler işittim ki adeta ‘nutkum tutuldu’ desek yeridir.

Konuşmacılarımızın açıklamalarına yer verdiğim için bu yazımız her zamankinden biraz daha uzun olacak çünkü konu bir hayli mühim ama yine de sizleri sıkmamak adına mümkün olduğunca özetlemeye çalışacağım. Sabır göstererek, sonuna kadar okuyup, bu seferlik beni bağışlayacağınızı ümit ediyorum.

Canan Güllü ve Serap Ertuğrul ’’Türkiye yasalar cenneti bir ülkedir. Ama uygulamada büyük sıkıntı var. Yasaları uygulaması ve uygulatması gerekenler başta olmak üzere, toplum duyarsız. Her 10 evden 4. ünde ensest bulunuyor ve yargı süreci çok uzuyor. İstismara uğrayan bir çocuk defalarca aynı ifadesini tekrarlamak zorunda kalıyor. Bu ve benzeri sebeplere bağlı olarak yitiklik başlıyor. Sorunların çözümü noktasında çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Çocuk istismarları, tacizler her geçen gün hızla artıyor. Kırmızı gecelik giydiği için tahrik oldum diyen bir sapığa tahrik indirimi yapılabiliyor. İkiz çocuklara tecavüz eden bir amcayla ilgili dosyayı sunduğumuz zaman, bununla ilgili dosya açmak istemeyen kanun uygulayıcılarıyla karşılaşılabiliyor.’’

’’Toplum bu tür olaylara duyarsız kalıyor. Her şey olup bittikten sonra komşu, ben çığılıkları duymuştum diyor. Olaylara, aile içidir, terbiyedir diye bakmak çok vahim sonuçlar doğurabiliyor. Bu nedenle 0212 656 96 96 numaralı bir acil yardım hattımız bulunuyor. Rehber öğretmenler başta olmak üzere, konuyla ilgili bilgi sahibi olan herkesin bize ulaşmalarını rica ediyoruz. Acil yardım hattımızı arayanların bilgileri bizde saklı kalır. Aslında duyduklarınız, duymadıklarınızın yanında neredeyse sıfır kalır. Örneğin bir okulumuzda bir olay yaşanıyorsa, okulun adı çıkar korkusuyla hemen üstü kapatılıyor. Çocuğun adı çıkmasın, elaleme rezil oluruz korkusuyla ve bitmek tükenmek bilmeyen yargı sürecine bağlı olarak, ortaya çıkmayan ya da üstü kapatılan sayısı belirsiz vaka bulunmaktadır. Çünkü mağdurların bilincine, yasa uygulayıcılarının gereğini gerektiği şekilde yerine getiremediği ya da geç kaldıkları inancı yerleşmiştir.Toplumdan ise gerekli desteği alamamaktadır. Bir çok vakada okul müdürleri ilk sırada yer alıyor. İkinci sırada kuran öğreticileri, üçüncü sırada ise gençlik flörtü dediğimiz öğretmen, öğrenci ilişkileri yer alırken; bunu iç ve dış, yani sokaktaki ve ailedeki tehlikeler takip ediyor.’’ diyor konuşmacılar ve benim buradan yazamadığım birçok örnekle devam eden içler acısı, tüyler ürpertici uzayıp giden vakalar zinciri…

Gelelim meselenin özüne…

Öyle anlaşılıyor ki, yasalardaki boşluklar, eksiklikler bir yana, kağıt üzerinde var olan yasalarımız dört dörtlük olsa bile çok da bir işe yaramıyor. Bu durumda ön plana şöyle birşey çıkıyor. Makamlarından korkan bürokratlar, koltuklarından korkan siyasetçiler, çıkarcılar, görevlerini layıkıyla yerine getirmeyen ya da getirttirilmeyen, yasaları, kanunları korumak, uygulamak, uygulatmak ve adaleti sağlamakla görevli zati muhteremler, başının ağrımasından korkan güvenlik güçleri diye sıralayabiliriz… Sizi bilmem ama benim buradan anladığım net olarak bu!

Ötesi ölüm ve sönüp giden hayatlar olan ve idam gerektiren çocuk istismarı, taciz, tecavüz ve vatan hainliği gibi bu kadar önemli konularda bir ileri üç geri giden, adaleti sağlamakla, kanunları uygulamakla, uygulatmakla görevli aynı zati muhteremler, 82 yaşındaki nefes almakta güçlük çeken Fatma nineye evinin önünde gerçekleşen bir kavgayı ayırmak için bastonuyla bir kişiye vurduğu iddiasıyla, 3 bin lira para cezası vermekte hiç güçlük çekmiyorlar. Yetmiyor, parası yok diye, karda kışta zavallı gariban kadına cami bekleme cezası vermekte hiç zorlanmıyorlar. Ya da işsizliğin cirit attığı bu ülkede açlıktan ekmek, simit, poğaça çalan çocuklara akıl almaz cezalar, baklava çalan çocuklara ise 9- 10 yıla varan hapis cezası vermekte hiç tereddüt etmiyorlar. İdam sehpasında olması gerekenler yani, istismarcılar, tacizciler, tecavüzcüler, sapıklar, katiller, vatan hainleri, cüzi cezalarla ya da tutuksuz yargılanmak üzere, hiç ceza almadan bir şekilde kurtulup elini kolunu sallaya sallaya, göğsünü gere gere ortalıkta dolaşabiliyorlar. Mahkeme sonuçlandığında ise taraflar ya yaşlılıktan ölmüş oluyor ya da birbirini öldürmüş oluyorlar. Gün geçmeye görsün ki, her gün tüyler ürperten olaylarla karşı karşıya kalıyoruz.

Çok değil, geçtiğimiz günlerde Van’daki olayı hepimiz biliyoruz. O sapığı tutuksuz yargılanmak üzere salıveren savcıya sormak lazım o kız çocukları senin olsaydı, o zaman da aynı kararı verir miydin ? Bu ülkede ne oluyorsa yarınlarımız olan sabilere, garibanlara, güçsüzlere oluyor. Bu nasıl bir vicdan, nasıl bir sistem, nasıl bir kanundur anlamak mümkün değil…

Resmen çürümüşüz…

Şimdi soruyorum size? Çürüyen hukuk sistemimiz mi? Yoksa hukukçularımız mı? Dini islam, kitabı kuran olan bir millet değil miyiz biz? Konuştuğumuz konuya, yaşadığımız olaylara, rezilliğe, kepazeliğe bakınız! Biz, nasıl, ne zaman bu hale geldik? En önemlisi de toplumumuzun bu ve benzeri vakalara karşı kayıtsız kalışı, duyarsızlığı beni tahmin edemeyeceğiniz kadar şaşırtıyor ve bir o kadar da üzüyor. Özellikle çocuk istismarlığı, taciz, tecavüz başta olmak üzere, dinimiz, dilimiz, ırkımız, siyasi görüşümüz ne olursa olsun, insan olmak adına bu tür mağduriyetler karşısında ortak bir tepki ortaya koymazsak, mağdurların yanında yer alıp, destek vermezsek, emin olun ki bu utanç tablolarının ardı arkası kesilmeyecektir. Aksi halde, bu vakaların, utanç tablolarının her birinden, toplum olarak hepimiz sorumlu oluruz. Unutmayalım ki, bu gün başkasının başına gelenin, yarın senin başına gelmeyeceğinin hiçbir garantisi yok.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

YORUMLAR
Sema
Sema - 7 yıl Önce

sayın onursal başkanım kanayan yaramıza parmak basmışsınız. elinize yüreğinize sağlık. bu konulara dikkat çekerek, büyük katkı sağladığınızı düşünüyorum. keşke herkes üzerine düşeni yapsa o zaman belkide her şey daha farklı olacak. eğer biz farkındalık bilinci geliştirmezsek toplum olarak kamu vicdanına sahip olmazsak insan olmamız bir işe yarar mı? dediğiniz gibi mağduriyetler karşısında ortak tepki şart. ahlak dan ne anlıyoruz. namus, toplum namusu nedir? biz bunları neyle sağlayacağız. tabi ki yasalarla ve bu yasaları uygulayacak vicdanını cüzdanından önce tutan tarafsız yargıyla. adalet mülkün temelidir.
konuya olan duyarlılığınızdan dolayı teşekkür ediyoruz

banner97

banner82

banner83