HER YIL 20 BİN KADIN BU HASTALIĞA YAKALANIYOR

Antalya Onkoloji Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, Türkiye’de her yıl 15 ile 20 bin meme kanseri vakasıyla karşılaştıklarını belirterek, “Bu neredeyse 20 bin ailenin her yıl karşısına, ailesine bomba düşmesi ile eşdeğer durum. Erken tanı ile ise ailenin kaygısı mutluluğa dönüşüyor” dedi.

HER YIL 20 BİN KADIN BU HASTALIĞA YAKALANIYOR
Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, meme kanseri farkındalık ayı kapsamında Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nde(AGC) basın toplantısı düzenledi. Bu ayda meme kanserinin önemi ve farkındalığın arttırılmaya çalışıldığının altını çizen Prof.Dr. Özdoğan, erkan tanı ile kişinin ağır tahribatlara maruz kalmadan sağlığına kavuşabildiğini kaydetti.

Kanser deyince insanların aklına yıllarca ölümler geldiğini aktaran Prof.Dr. Özdoğan, “Ağır tedaviler geldi. Ama son yıllarda meme kanserindeki gelişmeler mutluluk vericidir. Hem insanların bilinçlenmesi arttı. Son 10 yıllık süreçte ülkemizde çok ağıt tabloda gelen ağır hastalar azaldı. Bilinçlenme ile çok erken evrede hastaları yakalamaya başladık. 2000’li yılların başında neredeyse her 4 kadından 2 veya 3’ünde ileri evrede kanser görürdük. Bilinçlenme ile bugün neredeyse 1’e doğru düştüğünü görüyoruz. Bilinçlenme daha da artarsa ailemize, yakınlarımıza anlatırsak erken evrede kanseri yakalarız. Artık 20 yaşında meme kanserinde farkındalık başlamalıdır. Her birey her kadın 20 yaşından sonra kendi memesine dokunmalı, gözlemlemelidir. Yüzeysel bir organdır. Hocam görmedim, derse hasta bu bize de sorumluluk veriyor” diye konuştu.

“20 BİN AİLEYE BOMBA DÜŞÜYOR"

Günümüzde erken tanıda teknolojinin çok geliştiğinin altını çizen Prof.Dr. Özdoğan, “Hala etrafımızda 40 yaşından sonra kadınlarımız mamografi yaptırmamışsa, bence hepimiz bunun sorumluluğunu hissetmeliyiz. Meme kanserinde ABD’de her gün neredeyse 500’ün üzerinde meme kanseri tanısı konuluyor. 100’ün üzerinden kadın yaşamını yitiriyor. Türkiye’de her yıl 15 ile 20 bin meme kanseri ile karşılaşıyoruz. Bu neredeyse 20 bin ailenin her yıl karşısına ailesine bomba düşmesi ile eşdeğer durum, kanserle karşılaşıyor. Erken tanı konulmuşsa, başlangıçta saptandıysa, kaygı yerini mutluluğa bırakıyor” dedi.

“DÜNYADA YILDA 2 MİLYON TANI KONULUYOR”

Dünya genelinde yılda 2 milyon meme kanseri tanısı konulduğunun altını çizen Prof. Dr. Özdoğan, “Tüm kadınlarda baktığımızda meme kanseri kanser türleri içinde 4’te 1’ini oluşturuyor. Yüzde 25 meme kanseri. Yönetilebilir bir kanserse, bireyin kendinin farkında olması ile belirlenebilecekse, bu kanser türünü yönetebiliriz. Aile ve bireye, hatta ülkeye zarar vermeden bun önlemiş oluruz. O nedenle toplumu bilinçlendirmeliyiz. Bugün 4 ana çeşitte meme kanseri var. Akıllı ilaçlarla o zor kanserlerinden üstesinden gelmeyi başardık. Radyoterapi ve cerrahi teknikler gelişti. Bir kadının memesi alındığı zaman ben üzülüyorum. Kadın kanserle karşılaşınca memesinden kurtulmak istiyor, onu cezalandırmak istiyor. Ama onu sakinleştirip, doğru bir ekiple buluşursa vücut bütünlüğü bozulmadan hayatına devam edebiliyor” şeklinde konuştu.

“4 YILDA 16 BİN HASTA KABUL ETTİK”

Türkiye’nin son yıllarda kanserli hastayı daha iyi yönetmeye başladığının altını çizen Prof. Dr. Özdoğan, “Hastayı ve aileyi daha iyi yönetmeyi, rehabiliteyi öğrendik. Memorial Sağlık Grubu olarak Antalya’da 4 yılda kanser üzerine önemli organizasyonlar yaptık. 16 bine yakın kanser hastası kabul ettik. Çok büyük rakamlardır. Meme kanserinde çok iyi ekibimizle tüm Türkiye’ye örnek oluyoruz. Bölgedeki hoş rekabet ve yardımseverlik diğer illerimize örnek olmalıdır” ifadelerini kullandı.

“ERKEKLER MEME KANSERİNİ ÇOK GEÇ FARKEDİYOR”

Tüm kanserlerin yüzde 1’inin erkeklerde de görüldüğünü anımsatan Prof.Dr. Özdoğan, “Erkeklerinde özellikle memelerinde ellerine gelen bir kütle veya aynı kadınlarda olduğu gibi bir akıntı gelmesi halinde mamografi çektirmelidirler. Erkekler içinde erken tanı önemlidir. Erkekler çok daha geç dönemde geliyor. Buda erkeklerde farkındalığın olmadığını gösteriyor. Önemsiz algılama olabiliyor. Erkeklerinki daha agresiftir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda da erkekler dede kadınlardaki gibi başarılıyız” açıklamasını yaptı.

“GELİŞMİŞ ÜLKELERDE MEME KANSERİ YAŞI AŞAĞI İNİYOR”

Meme kanserinin bir ileri yaş hastalığı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Özdoğan, “Daha çok 50 yaş sonrası görülmekle birlikte bu yaş aşağı doğru çekiliyor. Gelişmiş ülkelerde meme kanseri yaşının daha aşağılara daha indiğini görüyoruz. Yaşam koşulları stres etkili olabilir. Mutlaka tarama deyince devletin işi olmalı ve sürdürülmelidir. KETEM’ler daha aktif çalışmaya başladı. Her yıl başvuran kişi sayısı artıyor. Eğer bir birey mamagrofi çektirmek isterse hem özelde hem kamuda çekilebilir. Ama bilinçlenmede eksiğimiz var” dedi.
Prof.Dr. Özdoğan, aile hekimliği sisteminin önümüzdeki dönemde meme kanserinin erken evrede yakalanmasına önemli katkısının olacağını belirterek, kadın doğum bölümlerinde sürece katkı vereceğini işaret etti.

“20 YAŞINDAN SONRA AYDA BİR MEMENİZİ KONTROL EDİN”

40 yaşından sonra her kadının yılda bir kez mamografi çektirmesi gerektiğine vurgu yapan Prof.Dr. Özdoğan, 20 yaşından sonra her bayanın ayda bir kez memesinin görselliğine bakması, dokunamayanların ise banyodan sonra aynada memelerinin simetrisine bakmalarının hayati önem taşıdığını kaydetti.

“YILDA 15-20 BİN MEME KANSERİ GÖRÜLÜYOR”

Türkiye’de yılda 15 ile 20 bin arasından meme kanseri görüldüğünü aktaran Prof. Dr. Özdoğan, “Antalya’da yaklaşık yılda 500-600 meme kanserini hastanelerimiz kabul ediyor. Biz ise sayının 250-300 civarını hastanemizde kabul ediyoruz. Şuan takip edilen 3 bin kadın hastamız var. Erkeklerde 3 bin aktifli hasta varsa şuan 20 hastaya bakıyoruz” ifadelerine yer verdi.
Prof. Dr. Özdoğan, uzun süre emzirme çoklu doğum yapmanın kadınların hormonel dengesini olumlu yönde değiştirdiğini ifade ederek,“ Uzun süre emzirmede olumlu yönde katkı sağlayan faktörlerden biridir” dedi.
Kente geldikçe meme kanser, yakalanma oranının arttığını dile getiren Prof. Dr. Özdoğan, “Kent yaşamı kadının doğal yaşamını farklı yönde etkiliyor. Kariyer beklentisi,çalışma, iş,doğum, obezite, egzersiz. Kentsel yaşamda kadınların aleyhinde bir durum çıkıyor” diye konuştu.

“STRESLE KANSERİN ÇOK DA BAĞLANTISI YOK”

Stresle kanserin bağlantısının çok sorgulandığını anımsatan Prof.Dr. Özdoğan, “Danimarka’da stresle yapılan çok ciddi bir çalışma var. Stresle kanseri sorguladılar. 10 yıl boyunca yapılan gözlemde çok stres geçiren hastaların kansere yakalanmasıyla ve diğer gruba baktıklarında fark olmamış. Her insanın hayatında stresin olduğunu görüyoruz. Stres kişiyi göre değişir” şeklinde konuştu.

“SANAT MERKEZİNİN ÖNEMİ”

Onkoloji merkezlerinde oluşturdukları sanat merkezi ile hastaların hayata daha umutla bakmaya başladığının altını çizen Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, “ Bu merkezden yüzlerce binlerce sanatçı yetişti. Hastalarımızın yaşamları değişti. Bu proje tüm hastanelere yayıldı. Kemoterapiye bakış değişti. Hastanelere gittiğimde, kapalı kör noktalarda kanser hastaları tedavi edilirdi. Onkoloji merkezini yaparken bu köşe taşını değiştirmeyi hedefledik. ‘İlaçları şıktan saklayacağız, insanları değil’ dedim. Yıllarca ilaçlar ışıktan saklanması gerekirken, kanserli hastalar ışıktan saklandı. Hastalar terk edilmişliği hissetti. Bunlar değersizliği hissetti. Sanat merkezinde hastalarımız, ellerinde, fırça ve müzik aletleri ile, yoga ile hayata bağlanıyor. Hayata pozitif bakıyorlar” ifadelerini kullandı.

Güncelleme Tarihi: 01 Ekim 2015, 18:26

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER

banner97

banner82

banner83