"Cuma akşamı Dim Muhtarları ile bir arada olmuş ve saat gece 22:45 sularında Kaymakamlık konutuna gelmiştim. İçimden "Bu hafta çok yorulduk, bu andan itibaren 2 gün dinlenirim" diye düşünüyordum. NTV'yi açtım bir gariplik vardı, görüntüde askerler Boğaz Köprüsünü kesmişti, "Terör tehdidi mi" diye düşünürken hayat tecrübesi benden fazla olan Abimİ aradım, "Ne oluyor" diye fikrini sordum. "Bu bir darbe" dedi. "Olamaz" dedim. Baktım ki Başbakanımız NTV'ye bağlanıyor, "Neden TRT değil ki diye düşündüm ve hemen TRT'ye baktım. TRTWorld yayını kesilmiş, TRT haber ekranı donmuş, TRT1'de ise dizi vardı. Hemen NTV'ye döndüm Başbakanımızın "Bu bir askeri kalkışma" sözü ile beynimden vurulmuşa döndüm. 

Hemen açtım Twitter hesabımı ve mesaj yazdım: "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Çetelere teslim olmaz." Bu mesaj Türkiye'de darbe karşıtı atılan ilk mesajlardan biriydi.

Bir kaç dakika sonra TV'de Genelkurmay'dan açıklama yapıldığı ve "Ordunun yönetime el koyduğu" belirtiliyordu. Hala inanamıyordum, olsa olsa "Bu bir cuntanın işi" diye düşündüm. Hemen telefona sarılıp Emniyet Müdürü Ömür Saka'yı aradım: "Müdür bey, dimdik duracağız, teslim olmayacağız. Bu çetecilere meydanı bırakmayacağız" dedim. Müdür Beyin "Sakin olun Sayın Kaymakamım, meydanı bırakmıyoruz" dedi.

Arından hemen kriz merkezi kurulması kararı aldım. Peki nerede toplanacaktık. En uygun yerin İlçe Emniyet Müdürlüğü olduğunu düşündüm. İlçe Jandarma Komutanı Serkan Akbaba'yı aradım ve kendilerine bir talimat gelip gelmediğini sordum. Talimat gelmemişti. Bir nefes aldım ve kendisine Emniyette toplantı yapacağımız söyleyerek gelmesini istedim. Hemen ardından Başsavcımız Musa Taşkın aradı: "Bir planınız var mı, bir araya gelebiliriz" deyince kendisini de Emniyete davet ettim.

Silahımı aldım, o silah ki Güneydoğu'da İdil, Cizre, Çınar ve Bismil'de bile taşımamıştım. Ama o gece çok ciddi bir kalkışma vardı ve hiç arzu etmememe rağmen gerekirse çatışmayı da göze almıştım. Eşime, "Şimdi gidiyorum, gelemeyebilirim de ama darbeci bir yönetimin emrinde çalışan bir Kaymakamı olmam" dedim. Abdest alıp evden çıktım.

Emniyette, İstihbarat birimlerinin de gelmesiyle Emniyette kriz merkezi kurup durumu değerlendirdik. O sırada TRT'ye de el konulmuş ve darbecilerin bildirisi okunuyordu. Cumhurbaşkanımızın çağrısı ve Valimizin emri ile herkesi meydana toplanmaya davet ettim. Belediye ve camilerden anons ettirdik. Sosyal medyadan da "Alanya'da bütün kamu kuruluşları olarak görevimizin başındayız. Devletimiz, Hükümetimize, Anayasaya bağlıyız" mesajını Başsavcımız ve Jandarma Komutanımızla birlikte çektiğimiz resimle sosyal medyada yayımladım. Belediye Başkanı da emniyete ziyarete geldi.

Akparti İlçe Başkanı aradı, meydana gitmeleri gerektiğini söyledim. Ardından ben, Jandarma Komutanı, Başsavcımız, Emniyet Müdürümüz ve Rektörümüzle meydana gittik. Yaptığım konuşmada, "İster bölücü terör örgütü olsun, ister paralel terör örgütü olsun, ister her ne örgütü olursa olsun, Türkiye Cumhuriyetini hedef alan bütün kanun dışı çetelerin sonu hüsrandır" dedim. 

Binlerce vatandaşımıza yaptığım konuşmada, Devletin bütün kurumlarının beraber olduğunu belirterek, "Gün demokrasiye sahip çıkma günüdür. Oyunu hep beraber bozduk. Burada da en büyük emek sahibi olanların başında meydanlara dökülen halkımız geliyor" dedim. ardından meydanda vatandaşlarımızla oturarak, kendilerine teşekkür ettik. 

Durumu Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'na da haber verdim. Sayın Bakan, "Sağlam durun. Size, yanınızdaki kamu görevlilerine ve meydandaki halkımıza teşekkür ediyorum. Selamlarımı iletin lütfen" mesajını verdi.

Sabahın ilk ışıklarıyla meydanda ayrıldığımızda artık oyun bozulmuştu. Devlet, silahlı çeteye galip gelmişti. Ülkemiz uçurumun kenarından döndü. Sayın Cumhurbaşkanımızın "Meydanlara dökülün" çağrısı kırılma noktası oldu. Devlet görevlileri Hükümetin yanında yer aldı; Milletimiz, milli iradeye sahip çıktı. Allah'a şükür oyun bozuldu. Allah o uzun gece gibi bir geceyi Ülkemize yaşatmasın."