Yabancı kültür unsurlarının alabildiğince etkili olduğu günümüzde, milli değerleri yaşatan ve koruyan en emin sığınak, bir kültür hazinesi olan geleneklerdir.

Türk milletinin çağlar ötesinden taşıdığı bu değerler, onu güçlü ve sözü geçen bir millet haline getiren, milletimizi de birlik ve kardeşlik içinde tutan en önemli unsurlardır.

Tarihi ve kültürel kökleri itibariyle bir Türk Bayramı olan Nevruz da ortak toplum hayatının, müşterek sevinç ve paylaşımın bir işareti olarak yüzyıllardır Avrasya coğrafyasında yaşayagelmiş önemli bir millet bayramıdır.

Ülkemizde “Sultan Nevruz” adıyla kutlanarak günümüze ulaşan bu bayram coşkusu, birleştirici ve kaynaştırıcı özelliğini bir kez daha göstermiş, özellikle son yılların yakınlaşması sonucu, Orta Asya Türk toplulukları ile ilişkilerimizin geliştirilmesinde ve sevinçlerimizin paylaşılmasında çok önemli bir rol oynamıştır.

Yalnızca bir mevsim döngüsü olarak yorumlamanın yetersiz kalacağı Nevruz Bayramı, aynı zamanda bolluk ve bereketin, barış ve huzurun, kaynaşma ve kucaklaşmanın da habercisi olmuştur.

Bu açıdan bu kutlu gün, Türk milleti için atalet, yılgınlık, korku ve umutsuzluğun geride bırakılarak, taze bir umut ve heyecan ile geleceğe bakılan maddi ve manevi diriliş, doğruluş ve atılımın da adıdır.

Bu anlamlarına ilave olarak ve daha da önemlisi, Nevruz, büyük Türk milletinin hürriyet ruhunun kabararak taştığı, dar bir coğrafyadan çıkarak kıt’aları yönetmeye talip olduğu kutlu Ergenekon ateşidir. Bu ateşin hiç sönmeden sonsuza kadar gönüllerde yanması en büyük dileğimizdir.

Bu güzel bayram günü vesilesiyle, son yıllardaki terörist mihrakların istismarından uzak bir şekilde, Nevruz’un milletimize bolluk, bereket, huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum.

Aziz Türk milletimizin Nevruz’unu en içten duygularımla kutluyor, anlamına uygun olarak kardeşlik kucaklaşma ve kaynaşma sağlamasını temenni ediyorum.