İçimizdeki cehennem

 Aslında içimizde yaşattığımız derin bir karanlık var farkında mısınız?  Görmek istemediğimiz, göstermek istemediğimiz bir derinlikte var olan  karanlık. Ancak biz göstermek istemezken hiç beklemediğimiz zamanlarda sinsice dışarıya çıkan.
   Hepimizin geçmişinde yaşadığı kötü anıları vardır. Kimi eşinden boşanmıştır, kimi çok sevdiği birini kaybetmiştir, kimini hayat zaten yalnızlaştırmıştır. O ya da bu nedenle zamanla başka başka duygular yerleşir içimize. Kaybetmekten korkarız, sevmekten korkarız, koşulsuz kendini açmaktan korkarız, özgüvenimiz eksilir, duygularımızı yitiririz ya da tam tersi duygulara bürünürüz. 
   Şimdi biraz düşünmek gerek acaba biz olduğumuz kişi miyiz? Aynanın karşısına geçip şapkamızı çıkarma zamanı geldi. Bugüne kadar geçmişte yaşadığımız olaylar gerçekten bizi biz mi yaptı yoksa istemeden verdiğimiz ve kırıcı olduğumuz anlık tepkilere mi neden oldu? Bu olaylar sizi güçlendirdi mi yoksa kişilik bozukluğuna mı neden oldu? 
   Kabul etmek çok güç. Benim gerçeği görmem tam olarak 6 yılımı aldı. 6 yıl boyunca kendimden habersizdim. Sanıyordum ki güçlendim. Hayır aksine yaşadığım kötü süreç beni daha korkak, daha ürkek, daha bencil, daha duygusal, daha yapışkan yapmış.. Tüm bunları anlamam ise bir andan ibaret. Gerçeklerin yüzüme gerek kendimce gerek yanımdakilerce vurulduğu o an.. Şanslıyım ki o anı yaşadım ve kendime tepeden bakabildim. 
   Benim gibi olanlar varsa diye bu yazı oluşuyor. Şimdi uygun olduğunuz bir zaman yatağınıza uzanın ve gözlerinizi kapatın. Sevdiklerinizle diyaloglarınızı düşünün, patronunuza söylediklerinizi, haksızlık anındaki cümlelerinizi, yalan söylemeye mecbur olduğunuz anları veya bile isteye yalan söylemelerinizi… Sizi rahatsız eden her ne ise zihninizle canlandırırken, gözlerinizle de kendinizi görün. Görüntü nasıl? Yüreğinizi yakıyor mu, içiniz burkuluyor mu?  Eğer öyleyse lütfen bir şeyler yapın kendiniz için. Geçmiş sizi esir almış durumda. Geçmişin karanlık sesi duvarlar örmüş yüreğinize, sevdiklerinizle ise aranıza  ince ince motifler dokumakta hala. Uyanın.. Sanmayın bu illet sadece size bulaşmakta.  Öyle bir illet ki ağır ağır bulaşıyor sevdiklerinize de. Çünkü onları üzüyorsunuz, kırıyorsunuz. Kırılan kalpler de önce size sonra diğerlerine kalkanlar oluşturmaya çalışıyor. Yani sözün özü ÜZÜLEN KALP  ÜZMEYE PROGRAMLIYOR KENDİNİ.
   Çözümü yok değil elbette. Sadece biraz süreç işi, sancılı bir süreç. Kabul ettiğiniz an duygusal bir çöküşe giriyorsunuz, hayatınızda en güzel yer yatağınız oluyor, makyajınız sadece yüzünüzde değil yastığınızda veya yorganınızda da oluyor. Ama biliyorum ki bu süreç te bitiyor. CAN ÇEKİŞTİĞİ SÜRECE CANLANIYOR RUH.
    İnsan geçmişiyle yaşamaya alışıyor diyorlar ya yalan bence bu. Alışmıyorsunuz. O yüzden yapmamız gereken kabul etmek.  Kendimizi kabul etmekle başlamalıyız işe. Maskeleri bırakalım. Kabul edelim.  Üzüldük, üzdük, belki çok haksızlığa maruz kaldık ya da haksızlık ettik.. Ama hepsi geçti. O anları yaşamak zorundaydık. Bir çıkarım yapıp yola devam etmeli insan. HUZURU İÇTE BULMALI Kİ DIŞARIYA DA VEREBİLELİM. VE ARTIK ŞUNU BİLİYORUM. NEFES ALMAMIZIN KAYNAĞI BİZ OLDUĞUMUZA GÖRE HAYATIMIZIN DA SORUMLUSU BİZİZ. DEĞİŞİME ÖNCE KENDİNDEN BAŞLAMALI Kİ HER ŞEY DEĞİŞSİN. 
   YOLUNU KAYBETMİŞ BİR CENNET YOLCUSUYUZ. ASLINDA ÇOKTAN GELDİK VARACAĞIMIZ YERE. ANCAK İÇİMİZDE CEHENNEMİ YAŞARKEN DIŞARIDAKİ CENNETİ GÖREMİYORUZ.  HAYATTA DENGE HER ŞEYDEN ÖNEMLİ.  DENGEDE TUTMAK DİLEĞİYLE KENDİMİZİ..

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner97

banner82

banner83