Yüzyılın deprem felaketi

Günlerdir deprem haberleri ile yatıyor deprem haberleri ile kalkıyoruz. Yaşadığımız şehirlerin konumuna göre hala devam eden artçı depremleri az veya çok hissediyor veya hiç duymuyoruz. Ancak hepimiz için geçerli tek bir şey var ki çok ama çok üzüldük içimiz yandı ve yanmaya devam ediyor. Haberlere bakıyorum içim parçalanıyor, kapatıyorum bu sefer merak ediyorum.

Mutlaka hepimizin tanıdıkları veya tanıdıklarının tanıdıkları vardır 3-5-10 kişi veya daha fazla kişi depremde vefat eden, yaralı kurtulan ya da evi hasar gören, arabada yatan, yakınlarına giden, sallantıda olup çok korkan. Bu satırları okuyan tüm okuyucularım dahil Allah'ım hepimize kolaylıklar versin, yakınlarını kaybedenlere sabırlar, güç kuvvet diliyorum. En çok da üzüldüğüm anne baba Dedesini Ninesini ziyarete gidip orda yaşamadığı halde depreme denk gelip hayatını kaybeden enkaz altında kalan öğrenci gençler çocuklar. Ve hiçbir yakını kalmayan bebekler, çocuklar onların durumu içler acısı. Yurtlara verilecekler 18 yaşına gelince hadi güle güle diye sokağa atılacaklar. Onların hiçbir kimsesi, gidecek yeri yok ceplerinde parası yok. Devlet o Yurtlardan hadi git dediği 18 yaşına gelen çocukları Kamu Kurumlarının Çay Ocaklarına Okulların Yardımcı Personel kademelerine yerleştirse hem çalışıp hem okur para kazanır hayata tutunurlar en azından.

Koruyucu aile olarak sahiplenilen, evlatlık alınan çocukların durumu da ayrı bir sorun. Hele bugün duyduğum depremzede evlatlık ile evlenilebilir diye Diyanetin bir açıklaması bu korkularımı iyice pekiştirdi. Bu nasıl bir zihniyet. Türkiye Büyük Millet Meclisi -Başbakanlıkta çalıştığım dönemlerde çocuklarımı büyüten evimde yatılı yardımcılarım vardı 30 yıl. Hele evimde 13 sene çalışan bana 13 yaşında iken köyden yatılı çalışmaya gelen bir kız çocuğu vardı ki hiç kızlarımdan çocuklarımdan ayırt etmedim o da evladım oldu. Ben eşim ve onun yaşında olan erkek çocuğum asla kimse yanlış gözle bakmadı kan bağı olmasa da öz kızım gibi koynumda uyuttum başı ağrıca ilacını verdim doktora götürdüm yazlığa tatillere o da evimin bir ferdi idi. Sonra 26 yaşında bir cocukla arkadaş oldu istediler evlendirdik şimdi 12 yaşında oğlu var bana anneanne der o da benim torunum. Şimdi bu evinizde evladınız gibi görmeniz gereken korumaya aldığınız evlatlık ile nasıl evlenilir denir nasıl yan gözle bakılır aklım almıyor.

Bu düşünceler fetva verilir ise, böyle zihniyette insanlar sapık amellerine alet edecek o masum kimsesiz yavrucakları. Nasıl korunacak bu öksüz yetim kimsesiz biçareler. Kız erkek fark etmeden düşünüyorum durumlarını ah yavrum bu çocukları ne zorluklar bekliyor ne zorluklar. Öz anne baba abi dayı gibi aile içi ve yakınları tarafından suistimale uğrayan binlerce çocukları duyuyor iken bunlara kim bilir neler olacak neler nasıl olsa kimsesiz diye. Dünya kötü insanlar dolu oldu artık iyi niyetli insanlar nereye gittiler? Vicdanlı, merhametli kişileri göremez olduk.

Deprem sonuçları da bu tür vicdansız Allah korkusu olmayan insanlar yüzünden değil mi?

Vicdanı olmayan kumdan demir çimentodan çalıp daha çok para kazanayım diye iskambil kağıdından yapılan oyuncak kuleler gibi yerle bir olan inşaatların arasından çıkan o kâğıt parçaları köpükler nasıl koca binayı ayakta tutsun ey insafsızlar, katiller. Hele bu şekilde yaptığı binalarda kendileri de oturup çoluğunu çocuğunu kaybeden geri zekalı cahiller.

Sadece müteahhitler değil ki burada suçlu. Kontrol eden İişaat mühendisi var, proje müdürü var, inşaatın deneticisi var, o binaya ruhsat veren Belediyesi var, Belediye İnşaat Emlak Kontrolörü var, İmar bölümü var var.

Zemin Etüdü incelenmesi var yani sadece müteahhitler değil hepsi sorumlu.

Rahmetli eşim Yıldız Teknik Mezunu Üniversitede hocalıktan sonra inşaat yüksek mühendisi olarak binlerce inşaat projelerine imza attı. İstanbul Conrad Otel vs. Alanya'da yüzlerce ev, villa, Ooel inşaatları yapımlarında onun emeği imzası var. Büyük oğlum da inşaat yüksek mühendisi. Ve rahmetli eşimin vefatından 1 sene sonra imzasının taklidi kaşesi ile Alanya Belediyesinden sahte izinle 22  müteahhitin inşaat izin belgesi alıp binalar yaptığını öğrenip savcılığa şikayet etsem de hiç bir sonuç alamadım. Rüşvet ile kapattılar bu yolsuzluklarını Belediye Başkanı, İmar Müdürleri, tüm yetkililer mütteahitler ile birlikte olayı ört bas ettiler.. Allah hepsinin belasını versin utanmaz insanlar. İyi ki eşim hayatta değildi bu sahtekarların yaptığı pisliklere kahrolurdu. Dürüstlük abidesi insan idi onun adını yolsuzluklarında kullandılar vefat eden adamın imza taklidi ile. 

Bayındırlık Bakanlığında çalıştığı 1999 depremindede Bakan Koray Aydın dahil her yetkili soruşturma geçirdi eşim hariç. Namusu şerefi ile çalışan örnek insan idi.

Hatta 2006 yılında Van'da okul yapımının denetiminde görevli iken, inşaat aşamasında her kontrolünde eline balyoz alıp gördüğü hatalarda inşaatın duvarlarını yıkarmış tavandan yere kadar. Burada çocuklarımız okuyacak, minik canlar olacak diye. Bir gün bana telefon ettiler böyle devam ederse eşini öldürürüz söyle ayağını denk alsın diye ama o korkmadan hatalı gördüğü yerleri yıkmaya devam etti adamlar sabah yaptı o öğleden sonra yıktı. Sonra Vanlı iş adamı inşaat sahibi müteahhit Kemal Mücahitoğlu ile benim yanımda konuşup anlaştılar adam haklısın dikkat edeceğiz dedi baktı kaçarı yok. Tüm kurallara uydular inşaat bitince sağlamlığı ve projesi ile Türkiye genelinde 1001 okulun 1 cisi seçilerek O dönemin Milli Eğitim Bakanı Van'a gelip okulun açılışını yapmıştı.  

Ve 2011 yılında 6.7 Depreminde binlerce vefatın olup yıkılan taş taş üstünde kalmayan yüzlerce binaların içinde O okul sapa sağlam kaldı. Ve o müteahhite 2011 Van depreminde evleri yıkılınca eşi 4 çocuğu ile sokakta kalan onlara yardımcı oldum. Baba memleketim Alanya'ya gelip ev tuttular ve  yaşamlarına artık burada devam ediyorlar. Dürüstlük insanlara dost da kazandırır.Beni kazandılar.

Liyakatli ekiple çalışmak, malzemelerden çalıp çırpmadan inşaat yapmak, tüm yönetmelik ve kurallara uymak, Denetimden kaçmamak, daire dükkân para rüşvet vererek istenilen imzaları almamak, iyi zemin etüdü yapmak, baştan sona iş ahlakına bağlı düzgün olmak, malzemelerin kalitesine dikkat etmek, Çimento yerine çalı çırpı, gazete kâğıdı kullanmamak.

Ah ki ne ah bunlara dikkat etseler idi binlerce insanımız vefat etmeyecekti.10 vilayetin hali bomba atılmış savaştan çıkmış gibi. Can kayıpları maddi manevi kayıplar ne için?  Bu saatten sonra ne kadar dövünsek yazsak boş. Ders almadık 1999 depreminden. Çocuklar dahi, sobaya ateşe sıcağa ütüye yeni yürümeye emeklemeye başlayan yaşına gelmemiş bebekler bile elini deyip canı yanınca cızz deyince tekrar gitmez. Ama bizler kocaman insanlar bir türlü akıllanmıyoruz geçmiş derslerden, ders almak gerek hata olma olasılığı inşatta sıfır olmalı. Onca insanın canı emanet sorumluluk az mı ? Bu kadar vebal nasıl ödenir. Onlar para verip daire satın aldılar ama sorumlular para verip o kaybolan canları geri alabilir mi? 

Geride kalan evi barkı yıkılmış insanların hayatları anıları da gitti. Kendilerinin bir tane evlilik, çocuklarının 1 tane bebeklik fotoğrafı okul anılarının resmi yok. Mazi yok geçmiş yok gelecekleri yok! Nasıl yeniden gelecek olacaksa?

Uyudular uyandılar her şeyleri kayboldu. Belki evladı belki annesi babası kardeşi belki kolu bacağı yok oldu. Evinden tek hatıra çay kaşığı kalmadı.

Kurtulanlar enkaz altından çıkartılanlar hele 12-13 gün sonra çıkartılanlar ohh sağ çıktı diye seviniyoruz ya çoklu organ yetmezliği, böbrek yetmezliği, iç kanamalar, travmalar, kırıklar ile sakat yarım kol bacak kesilip yaşamlarına ızdırap ile devam edecekler. Veya bir süre sonra vefat edecekler.

Yaşadığımız, nefes aldığımız her ana şükredelim. İnsanlar toprak alma derdinde toprak insan alma işlevinde. Hayatlar insafsız insanların elinde korku filmi gibi hale dönüştü. Çocuklarımın Genel Cerrahi Uzmanı olan babaları hastanede her gün enkaz altından çıkanların, 8-10 kişinin kangren olan kol bacaklarını kestiğini söylüyor. Ne kadar acı dram herkes için, hastaya ayrı yakınlarına ayrı Hekimlere ayrı.

Ve sizlere bu yazımı hazırlarken şu an benim evimde 7 gündür depremde evini kaybetmiş yakınlarını kaybetmiş depremzedeler var. İskenderun'dan gelen hiç tanımadığım 11 kişiye kapımı açtım. 2 çocuk 9 kadın. Hallerini anlatamam üst kattan gelen elektrik süpürge sesine dahi sıçrıyorlar. Onlar üzülmesin diye televizyon açmıyorum bilgisayardan kulaklık ile gizlice odamda arada bakıyorum. Banyolara gidip gizli gizli ağlıyorum. Birisi 60 yaşında 30 yaşında kızını kaybetmiş, birisi hamile enkaz altında doğumuna 1 ay kala Kıbrıs'ta 150 bin kredi çekip 15 yıldır tedavi gördüğü çocuğunu tüp bebek yöntemi ile sahip olma hayallerini enkaz altında eşi ile kaybetmiş. Birisi İzmir 9 Eylül Üniversitesinden yeni mezun 24 yaşında avukat torunu Babaanneye ziyarete geldi diye depreme yakalanmış vefat ve babaanne hayatta 93 yaşında o dövünüyor sıra bende idi o masum yavrucak nasıl elimizden kaydı gitti diye her gün ağıt yakıyor. Onlara ücretsiz psikolojik destek aldırırken bu durumda benim de almam söylendi.

Maddi manevi hiç kolay değil hepimiz için. Günde 20-25 ekmek alıyorum. Et-Tavuk-Balık-Pirinç-Peynir- Zeytin-Yağ Meyve Sebze rakamları söylemeye utanırım siz tahmin edin artık bu hayat pahalılığında. Sebep olanları Allah havale ediyorum. 

Allah'ım sen yardımcı ol tüm darda kalanlara ayakta kalmaları için güç kuvvet ver.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner97

banner82

banner83