Dünyada olduğu gibi ülkemizde de uzun yıllardır kurumsal eğitimlere çok önem veriliyor. Şirketler çalışanları için sayısız eğitim programı düzenliyor ve her kademeden çalışanın bu eğitimlerden faydalanması sağlanıyor.
Son yıllarda bu konuda talep o kadar çok arttı ki; talebi karşılamak üzere yüzlerce eğitim firması açıldı ve sayısız eğitim programı oluşturuldu. Özellikle son 20 yıldır kişisel gelişime yoğun ilgili gösterildiği için bu alanda birçok farklı eğitim verilmeye başlandı. Ancak artık kurumlar bu eğitimlerin faydasına şüpheyle yaklaşmaya başladı. “Kurumlar eğitim için ne kadar para harcarsa harcasın, çalışan kişiler bu eğitimlerin kendisine iyi geleceği için değil, sadece kuruma iyi geleceği için planlandığını düşündüklerinden, ne yazık ki harcanan bütçeler istenen geri dönüşü sağlamıyor.” diyen Madalyon Kurumsal Eğitim Merkezi’nden Uzman Psikolog Hande Cesur,” Eğitimler öncelikle psikoloji odaklı olmalı ve kişilere, ruh sağlıklarını korumak adına beceriler kazandırarak, hem çalışanları, hem kurumları, daha mutlu daha verimli kılmayı hedeflemelidir.”dedi.
“Hem talep hem direnç var.”
Uzman Psikolog Hande Cesur,”Kurumlar eğitime çok önem veriyor ve dolayısıyla eğitime yatırım yapıyorlar. Sonuç alamadıkları zaman da inançlarını yitiriyorlar. Örneğin stresle baş etmek için çalışanlarına eğitimler aldıran onlarca şirketin eğitim direktörü, çalışanlarının stres algısında bir değişiklik olmadığından yakınıyor. Oysa eğitimlerde öncelik kişiye odaklı olmalıdır. Biz özellikle iş yaşamlarıyla ilgili bireysel destek almak için kliniğe başvuran danışanlarımızın sorunlarını ön planda tuttuk. Bizim için önemli olan ilk önce kişinin sonra şirketin verimliliği oldu. Sonunda da eğitim departmanlarının yüzünü güldürmeyi başardık.”şeklinde konuştu.
“Her eğitimde oyun oynatmak, egzersiz yaptırmak veya dans ettirmek bıktırmış.”
“Karşılaştığımız bir başka direnç de katılımcıların artık eğitim almak istememesiydi.” ifadelerini kullanan Hande Cesur açıklamalarına şu şekilde devam etti.” Özellikle bankalar gibi çok fazla çalışanı olan ve sürekli eğitim programı düzenleyen kurumlarda resmen eğitim fobisi olduğunu gördük. Böyle bir fobiyi sadece eğitimlerinizi eğlenceli hale getirerek aşamazsınız. Nitekim katılımcılar artık eğitimlerde oyun oynamaktan da bıkmış. Bundan dolayı öncelikle kişinin ruhuna, çocukluğuna, düşünce yapısına, gelecek algısına, kısaca kalbine dokunmak gerekir. Geldiğimiz noktada aldığımız geribildirimler gösteriyor ki, uzun vadede de fayda sağlayabiliyoruz ve katılımcılar yaşamlarında gerçekten bir değişim yaratabiliyorlar. İnsan psikolojisini, psikologlardan dinlemek ve duygu ve düşüncelerini güvenerek paylaşabileceklerini bilmek hem katılımcılara hem de kurumlara gerçekten çok iyi geliyor.”
Güncelleme Tarihi: 22 Kasım 2016, 11:17